Aralık 11, 2020
1.403 Okunma
Heyecan dolu anime arayanlar için tavsiye animeleri sizler için hazırladık. Umarım en çok beğenilen bu anime listesi hoşunuza gider.
“İnsan bir şeyleri feda etmeden hiçbir şey elde edemez.’’
Bir şeyi elde etmek istiyorsan ona eş değerde bir şey sunmalısın.
Bu simyanın eş değer değiş-tokuş prensibidir.”
Konusu
Elric kardeşler Edward ve Alphonse ölen annelerini diriltmek için simyaya başvururlar. Ama insan ruhu ile değiş-tokuş yapılacak eş değerde bir şey bulunmamaktadır. Deney sırasında büyük kardeş Edward bacağını, küçük kardeş Alphonse ise bedenini kaybeder. Edward elindeki son çareyi kullanıp Al’ın ruhunu bir zırha bağlamayı başarır ama bu esnada da kolunu kaybeder. İki kardeş annelerini diriltmenin imkânsız olduğu büyük kayıplardan sonra anlar. Automail sayesinde mekanik uzuvlarına kavuşan Ed, kardeşine olanların kendi suçu olduğuna inanır. Al’ın bedenini geri almak ve simyayı daha da iyi öğrenmek için Elric kardeşler evlerini yakıp bir yolcuğa çıkarlar.
Dizifon değerlendirmesi
Fullmetal Alchemist’in konusu gerçek olamayacak kadar abartı olsa da aslında gayet başarılı işlenmiş ve senaryo kurgusu olarak da çok iyi. Yaşanan atmosfere göre komik, hüzünlü ve sırf aksiyon dolu bölümler yaşanabiliyor. Karakter bakımından da bir hayli zengin olan seri, sonlara doğru bana göre biraz hız kesmeye çalıştı ve konu bakımından çok büyük kabuk değiştirdi. Ne demek istediğimi şimdi söyleyemeyeceğim ama izlediğinizde bana katılacaksınızdır. Görsel olarak ise seri bir hayli başarılı, açılış ve kapanış olarak birkaç parça karşımıza çıkıyor ve vasatın oralarda geziniyorlar. Son sözlerim olarak eğer orta uzunlukta bir anime izlemek istiyorsanız Fullmetal Alchemist’i kesinlikle öneririm.
Sonuç: Kesinlikle tavsiyedir.
Sanji “Bir hanımefendinin gözyaşlarını silemeyen adam, erkek değildir.”
Monkey D. Luffy “Bu bayrağın kime ait olduğunu bilmiyorum,ama bir korsan bayrağı öylece yere atılıp üstüne basılıp ardından da gülünecek bir şey değildir!!! O inancın sembolüdür”
Konusu
Korsan Kral Gold Roger, bu dünyadaki herşeyi elde eder ve idam edilirken, tüm servetinin Grand Line’da olduğunu, onu arayıp bulmaları gerektiğini söyler. Bu olaydan sonra herkes Grand Line’a gider. Ancak Grand Line’a girmek çok zor, Grand Line’da canlı kalabilmek imkansızdır.
Kahramanımız Monkey D. Luffy’nin rüyası, Korsan Kral olmak ve One Piece denen kimsenin bilmediği, görmediği hazineyi ele geçirmektir. Küçük yaşlardan beri hep korsan olmak isteyen Luffy, kazara bir şeytan meyvesi (Akuma No Mi) yemiştir. 3 farklı şeytan meyvesi vardır ve bu meyvalar yiyenlere çok üstün güçler sağlamaktadır ancak bu güçlerin bedeli asla yüzememektir. Luffy’nin yediği meyve onu bir lastik çocuğa çevirir. Bu olaydan yıllar sonra Luffy denize açılır. Yolculuğu sırasında ekibini toplayacak ve One Piece’i bulmak için Grand Line’da birbirinden tehlikeli ve komik maceralara atılacaktır.
Dizifon değerlendirmesi
Anime dediğimiz zaman aklımıza gelen ilk animelerdendir. Uzun yıllardır devam etmekte ve beğeni ile takip edilmektedir.
Başlangıçta karakterleri tanıma aşaması ile yavaş ilerliyor gibi görünse de açıldıkça açılan harika bir kurguya ve konuya sahip. Asla sizi sıkmadan ilerlemektedir.
Sonuç: Kesinlikle tavsiyedir. Dünya üzerinde birçok izleyici kitlesine ve takipçisine sahip animeye hemen başlamanızı tavsiye ediyoruz.
İtaru Hashida ‘ Bir zamanlar benimde 3 boyutlu dünyadan büyük beklentilerim vardı ‘
Konusu
Özelleştirilmiş bir mikrodalga cihazıyla kendi geçmişlerine mesaj gönderebilen bir grup arkadaş hakkındadır. Pek çok farklı deney yapmaktadırlar. SERN isimli organizasyon ise kendi zaman yolculuğu araştırmalarını yapmaktadır. Karakterler bir yol bulup yakalanmamak zorundadır.
Dizifon değerlendirmesi
2011 yapımı Steins Gate türleri arasında “en iyilerden biri” olarak ifade ediyor. Haksız da sayılmazlar. Zira yapımın geneline baktığınızda neredeyse havada kalan hiç bir konu yok. İlk bölümlerdeki yavanlık son bölümlerde anlam kazanıyor ve sonunda “olmuş bu” dedirtebiliyor izleyiciye.
Steins Gate tür olarak bilim-kurgu temelli kara mizah şeklinde tanımlanabilir. Zira karakterler arasındaki diyaloglar yer yer ciddi bazen de komik. Fakat sonlara doğru duygusallaşan yapısıyla güzel bir romantik/dram örneği oluşturuyor. Bu da animenin en önemli noktalarından biridir.
Konusu ise; kendisine çılgın bilim adamı diyen Okabe, arkadaşları olan muhteşem hacker Hashida ve sevimliler sevimlisi Mayuri ile laboratuvarlarında çeşitli icatlar yaparlar, fakat bu arada fark etmeden zaman makinesinin temelini oluşturan (daha sonra buna D-Mail diycekleri) geçmişe mesaj gönderme olayını keşfederler. Tabi Okabe bunu tek başına başarmıyor daha sonra nereden geldiğini öğreneceğimiz ve kahramanlarımızın hayatında garip bir yeri olan Suzuha, ifadesizliğiyle “ben böyle kadın görmedim ya” dedirtecek bir karakter olan Moeka, renkli kişilik Faris, bir kadından daha feminen duran ama aslında erkek olan karakterimiz Ruka ile yollarının sık sık kesişmesi sayesinde başarıyor. Ama asıl destekçisi ve Okabe’nin neredeyse tam zıttı bir bilim insanı olan Kurisu’nun yardımı ile amacına ulaşıyor. Animenin en büyük artısı da gerçek hayat ile güçlü bir bağlantısı olmasıdır. John Titor ve CERN gibi isimlere teğet geçen hikâyesi yapımı daha da ilginç kılıyor.
Sonlara doğru anime, izleyiciyi bir yandan çaresizlik içinde kıvrandırırken bir yandan da seçim yapmak zorunda bırakıyor. Asıl karakterimiz olan Okabe’nin hissettiği hemen her şeyi biz de hissediyoruz. İlk bölümlerde olan olayların nedenlerini ve sonuçlarını da görünce tüm taşlar yerine oturmuş oluyor. Hatta filmini de izlerseniz seri boyunca aklımıza takılan “Okabe neden çılgın bilim adamı?” sorusunun cevabını bile buluyoruz. Yani animede gereksiz bölüm kesinlikle yok. Sonuçta dolu dolu 25 bölüm ve bir film izlemiş oluyoruz.
Sonuç: Ölmeden önce izlenmesi gereken animeler listesinin başlarındadır. Anime seven sevmeyen herkesin beğeneceği bir yapım
Bitene kadar umudunu kaybetmemelisin pes ettiğin an oyun biter.
Konusu
Hanamichi Sakuragi, sürekli kavga eden, sürekli aşık olan ve de sürekli red edilen, liseli bıçkın bir delikanlıdır. En son aşık olduğu Haruko Akagi, tarafından da red edilir. Ama Haruko, Hanamichi’yi neden red ettiğinin açıklamasını da yapar. Basketbol klübünden biriyle çıkmak istemektedir. Sevdiği kızın kalbini kazanmak ve onunla çıkmak için, o zamana kadar amatör olarak yaptığı dövüş sporlarından başka sporla ilgilenmemiş Hanamichi, basketbol klübüne katılmaya karar verir.
Dizifon değerlendirmesi
İçinde dostluk, zafer, kaybetmenin acısı ve sonrasındaki büyüme evresi ve en sevdiğim yanı deli dolu bir coşku ve komedi. Kısacası her şeyi bulabileceğiniz bir anime. Öyle anlar geliyor ki içinizdeki o coşku animeyi izlerken sizi alıp götürüyor.
Bir kere ana karakterimiz çok marjinal. Basketbola yetenekli olan ancak çokta akıllı olmayan bu dahi çocuk hiç beklenmedik yerlerde yaptığı hareketlerle bazen sizi gülmekten yerlere yatırıyor, bazen ellerinizi havaya kaldırıp sevinç çığlığı atmanıza neden oluyor. Kısacası bu adam gerçekten bir ‘Tensei’
Asıl basketbol takımımı oyucuları ve diğer oyuncularda çok yerli yerinde olmuş. Özellikle Shohoku takımı oyuncuları birbirleriyle o kadar iyi anlaşamasalar da maçlardaki kazanma arzuları ve o anda çıkan dostani görüntüler sizleri alıp götürüyor. Ben özellikle birbirinden nefret eden Hanamchi Sakuragi ile Kade Rukawa’nın maç esnasında birbirlerini gaza getirmek ve oyuna adapte etmek için söyledikleri iğneleyici sözleri ve sonrasında yaşananlara bayılıyordum. Sakuragi Hanamichi’nin yaptığı hareketler sizi gerçekten güldürecektir. Dönemine göre çizimler gerçekten süper ötesi. O kadar anlaşılır ve akıcı bir çizime sahip ki bundan daha iyi çizilecek bir spor animesi olacağını sanmıyorum.
Bana göre kötü yanlardan biri seride, bazen yok artık Lebron James denilecek olaylar oluyor. Örneğin; oyuncuların lise seviyesinde olmasına rağmen NBA’den yukarı bir seviyede rahatça smaçlar yapmaları. Bu da gerçekçilik hissini bozuyor.
Sonuç
Japonya’da 90’lı yılların en iyi animeleri arasında gösterilen Slam Dunk, yirmişer dakikalık toplam 101 bölümden oluşuyor. Animenin ayrıca birde manga serisi vardır. Animede seri Shohuku’nun finalleri kazanması ile son bulurken manga, yani çizgi roman serisinde hikâye devam ediyor. Görüntü olarak Slam Dunk ortalamanın bir hayli üzerinde ve herkese hitap ediyor. Mizahi bir çizgi takınan animede üzüntü, sevinç, heyecan ve en önemlisi komedi ögeleri karşımıza çıkıyor. Kısacası Slam Dunk izlenmeye değer bir anime.
Konusu
Hiromichi Kojima, saatte 134 km hızla koşabilen ve kumara daha çok benzeyen One Out adlı bir tür beysbol oyununun tartışmasız lideri olan Toa Tokuchi ile karşılaşır. Tokuchi, Lycaons ile ilginç bir anlaşma imzalamıştır: Anlaşmaya göre dışarı yolladığı her top için 5 milyon yen alacak ama kaybettiği her puan için 50 milyon yen borçlanacaktır. Akıl oyunları ve sporu bir arada istiyorsanız bu anime tam size göre!
Dizifon değerlendirmesi
Anime inanılmaz adam Tokuchi Toua üzerine kurulu. Tokuchi Toua’nın her maçta kazandıran stratejileri üzerine.Yukarıda da yazdığı gibi Toua One Outs adlı kumarda hiç kaybetmiyor ve profesyonel beysbolda da biraz kurnazlıkla ve strateji ile kazanıyor. Tokuchi dışında Shirooka,Takami,Jonhson gibi çok etkilendiğim bazı karakterler de vardı.
Beysbol öğreten bir anime sanki. Animede beysbol kuralları, oynanışı, her şeyi ile anlatılıyor. Beysbol ile ilgili her şey var. Bazen de beyin yakan bir anime. Toua’nın öyle stratejileri oluyor ki, ortalık birden öyle konuşuyor ki, beyniniz kaldırmıyor.
Sonuç: İnanılmaz bir animeydi. İzlenmesi gereken bir anime, ama izlemeden ölmeyin diyemem. Kesinlikle izlenmesi gereken bir anime değil de izlemezseniz çok şey kaçıracağınız bir anime.
Animeler ve daha fazlası için : animiya.net / asyaking.com
sanji adamsın